16 Nisan 2012 Pazartesi

Kanlıca ' da bir Pazar Sabahı

Bu sabah eşimin kız kardeşi ve eşi ile Çubukluda kahvaltı için sözleşmiştik. Akşam ki telefon görüşmemizde kaçta buluşacağımızı konuştuğumuzda  erken den kalkar geliriz malum bizim ufaklık sabah ezanına müteakip kalkıyor dedik.

Fakat cumartesi günü fena halde koşturup top oynayan Ömercik bir mucize eseri 09:30 da uyandı. Dolayısıyla bizde uyumuşuz o vakte kadar. Uyanma toparlanma Ömercik  in kahvaltısı falan derken kahvaltı mekanına varmamız saat 11 i buldu :)

http://www.koncagarden.com/ da kahvaltımızı yaptıktan sonra , kendimizi Kanlıca iskelesine attık.  Ben doğma büyüme Silivri'liyim. Silivrimizin yoğurdu da oldukça meşhurdur. Hayatımda ilk defa Kanlıca da  yoğurt yediğimde " bu ne ki pudra şekerli yoğurt, hemde canım şekerli yoğurt mu olur?" diye şaşırmıştım  Ama elbette artık Kanlıca yoğurdunu tadını çıkara çıkara yiyorum.
















Hem kitap hem manzara ikisi bir arada ne hoş degil mi ?

14 Nisan 2012 Cumartesi

Cumartesi Kahvaltilari Özeldir :)

Blogumun adı hayatın tadına bakanlar fakat bu güne kadar genellikle hayatın tadını gezerek çıkarmalarımı paylaştım sizlerle , bügünde sırada hayatın tadını midemizde hissettigimiz maceralardan biri :)


Bu sabah 05:30 da küçük oğlumun ağlamasıyla uyandım. Ne yapsam tekrar uyumadı afacan.

Hafta içi her sabah 06:30 da uyanıp işe gitmek için yollar düştüğümden sevgili sevgilime çocukla ilgilenmesi ve benim uyumam konusunda ufak bir rica da bulundum ve sağolsun beni kırmadı :)

08:30 civarında yine minik oğlumun burnuma sokmaya çalıştığı tükenmez kalem sayesinde tekrar ve son defa uyandım artık..
Salona geldigimde sızmıs kalmış babasının üstünde de minik arabalar ve parçalanmış gazete kagıtları doluydu :)

Sevgili sevgilim gözlerini açıp beni görünce hemen tası tarağı toplayıp yatak odasına kaçtı ve kapıyıda sıkıca kapattı :)  Eh dedim hakkıdır birazda o uyusun.
Ufaklığın kahvaltı faslını PEPE ve keloğlan masalları sayesinde tamamladıktan sonra mutfaga kahvaltı hazırlamaya geçtim.

Her zamanki gibi şöyle bir karıştırdım dolapları, bir haftanın sonunda ne kalmış , kahvaltıda değişik ne yapabilirim diye.

ve bir köşede aylarrrr önce aldığım mısır ununu buldum, ve hemen aklıma buzdolabındaki trabzon imansız peyniri ve dil peyniri geldi. Hayal güçüm çalışmaya başladı ve ortaya aşağıda tarifni vereceğim nefis mısır unundan iki peynirli börek meydana çıkıverdi :)

Şunu da ekliyim ben hiçbir peynir kırıntısını atmam, hafif pörsümeye başlamıs havuçlarıda veya hiç bir sebzeyi atmayıp mutlaka bir şekilde degerlendiririm. Buzdolabı kazıntıları ile nefis yemekler yaptığım çok görülmüştür :)

ve sonun da tarif; ama ben bu tarife kendim bir isim koymak istedim,

Sevgilim Bayıldı  :) imam bayılırda benim sevgilim neden bayılmasın :)


1 su bardağı un
3 su bardağı mısır unu
1 su bardağı süt
1 çay bardağı sıvı yağ

2 su bardağı trabzon imansız peyniri ufak ufak dogranmıs
1 su bardağı trabzon çeçil peyniri ufak ufak dogranmıs
yarım su bardağı tulum peyniri

1 yumurta
1 paket kabartma tozu
yarım demet maydonoz
yarım demet dereotu
yarım tatlı kaşığıtuz


Yapılışı;

Un, mısır unu, kabartma tozu,tuz, sıvı yağ derin bir kapta karıstırıp azar azar süt ekleyerek yumuşak bir hamur haline getirdim.

Sonra bu hamuru diktörtgen bir borcamın içine elimle bastıra bastıra yaydım. Fakat fazla kalın olmasın diye hamurdan bir avuç kadar topak ayırdım.

Yine derin bi kaba önce yumurta kırıp iyice çırptım. Bütün peynirleri ufak ufak dograyıp yumurtanın içinede iyice karıstırdım.
Maydonoz ve dereotunuda ilave ettikten sonra , bu karışımı borcam daki hamurun üstüne güzelce dağıttım.

Kalan bir topak hamuruda elimde çok da özen göstermeden , ufak parçalar koparıp elimde yuvarlak ince bir hamur haline getirdim ve en üstte bu hamurları düzensiz olarak yerleştirdim.

200 derece de yaklaşıl 30 dakika pişirdikten sonra , sevgili eşimin mısır unundan yapılmış herşeyi çok sevdiğinden ilham alarak adını " sevgilim bayıldı" koyduğum nefis börek hazırdı.

Aşağıda bu muhteşem lezzetten bir kaç kare fotoğraf görebilirsiniz..

Deneyecek herkese afiyet olsun :) :)

Mutlu Haftasonları :)









10 Nisan 2012 Salı

Cape Town - Afrika kıtasının en muhteşem şehri

Cape Town,

Aşık olduğum şehir, bambaşka bir rengi bambaşka bir dokusu inanılmaz bir çekiciliği olan şehir.

Dünyanın dört bir yanından insanlar dolu, siyah beyaz sütlü kahve acı kahve kırmızı soluk her renkte ten renginin ahenkle dans ettiği şehir..

Gezmeye görmeye doyamadığım hafızamdan asla silinmeyen dopdolu bir şehir..

   Muhteşem  Masa Dağı ( table mountain) sanki böyle tepesi kesip atılmış gibi. Büyüleyici bir görüntüsü var. Cape Town limanında kahve içerken , masa dağını seyretmenin keyfi bambaşka.

    Bu muhteşem South Cape seyehatimin baş mimarı kız kardeşimle Cape Towm limanı ve Table Mountain hatırası.





    Table Mountain e çıkmak istedik ama öyle bir rüzgar vardı ki teleferikler çalışmıyordu, bizde fotograf çekmekle yetindik.

   Plajda sereserpe güneşlenen insanlar, cok sakin güneşli hoş görünüyor fakat aldanmayın, öylesine rüzgarlı ki ben tişörtümü çıkarmaya bile cesaret edemedim :)

  CapeTown Universitesi Kültür Merkezi, burada harika bir oyun izledik.

6 Nisan 2012 Cuma

Güney Afrika'dan Yaşam Manzaraları

2008 yılı 17 Aralık gunu aksam saat 23:20 uçağı ile Johannesburg a uçtum. 10 saat süren bir yolculuktan sonra, kız kardesimin 2006 yılından beri yaşadıgım ve çok merak ettigim şehre varmış oldum.

Guney Afrika izlenimlerim tek post a sıgacak gibi degil, bu postta sadece sizinle ilginç fotografları paylaşmak istedim.

    Guney Afrika Cumhuriyetinde şehir merkezlerinin dısında bahce icinde bol agac ve yesillik icinde bir yerlesim mevcut.

   Yollar tertemiz ve yeşillik içinde, ama en buyuk eksiklik insanlar, Johannesburg da yollarda yuruyen spor yapan insan gormeniz pek mumkun degil, guvenlik sorunu nedeniyle. Beni en zorlayan kısmı da bu oldu, 100 mt uzakta ki markete bile arabayla gidip gelmek zorundasınız.

  Johannesburg yakınlarındaki bir doğal yasam parkında bebek hayvanları ziyaret ettik.. Bu 2,5 aylık minik kelebek kucagımdan hiç inmedi, çantamı parçalamasına izin vermeyince bacagımı ısırıverdi :)

       

   Dogal yasam parkında araçla hayvanların oldugu bölgelerde gezebiliyorsunuz. Aslanların beslenme vakitlerinde onları izliyebiliyorsunuz fakat tek şart var; asla arabanın camını açmak ve araçtan inmek yok. Kurallara uymayarak , fotograf çekme aşkına ruhunu teslim eden bir sürü insan olmuş :(

  Bu sevimli yeldegirmenlerinden kız kardesimin bahcesi icin aldık ..

   Wellington kasabasında muhtesem mimarideki bir kilise


   Cape Town limanındaki sokak çalgıcıları :)

    GARIEP DAM barajı

2 Nisan 2012 Pazartesi

Kıyıköy Trekking - Kaya Tırmanısı

2005 yılı Aralık ayında Karadeniz kıyısındaki Kıyıköy e doğa yürüyüşüne gitmistik.
Kıyıköy cok şirin ve tarihi ozelligi olan bir belde. 9. yuzyılda Bizans döneminde yapılmıs bir manastır var denize bakan tepelerin yamaçlarında.
Rumların yaşadığı dönemde "Midye" isimiyle anlılıyormus bu şirin köy.
Her zaman gidip yuruyus yapmaktan cok hoşlandığım ve yürüyüşten sonra nefis balık ziyafeti çekmekten keyif aldıgım salaş balıkçı restaurantlarıda mevcut.

Kıyıköy hakkında ayrıntılı bilgiyi http://www.trakyagezi.com/kirklareli/101-kiyikoy.html bulabilirsiniz.

Benim gözümden Kıyıköy fotograflarıyla başbaşa bırakıyorum sizi..

İyi haftalar..




Taştan oyma ve 9. yüzyıl Bizanslılardan kalma manastır.

    Güzel havanın ve manzaranın keyfini çıkaran Kıyıköy sakinleri


    Gerçekten muhteşem bir doğası var Kıyıköy 'ün.




    Halkın başlıca geçim kaynağı balıkçılık..


    O zamanlar 11 yaşında olan büyük oglum ve ben :) .. Anne diğer cocukların anneleri alış veriş merkezlerinde gezdiriyor çocuklarını sen ise dağda tepe de .. Anlamadım ben bu işi diyor :)


Ve muhtşeme bir deneyim di benim için kaya tırmanışı..